Bieke Depoorter
“Bugünlük benden bu kadar
Karamsar ışık ormanı sarmalayarak, simsiyah gecenin her köşeye sinmesini
engellemeye çalışıyor. Gecenin içindeki bir hırsız gibi, boylu boyunca uzanmış bir
kadının siluetini yakalıyoruz, perde arkasında her yeri saran ormana karşı
unutulmaya yüz tutmuş bir görüntü. Mavi beyaz puantiyeli mayo neredeyse
gözümüzden kaçacak. Bakış nasıl da hayranlıkla arkada oynaşan gölgelere
kayıyor kolayca. Yine de yaz sahillerinde insanların güneşe taptıklarını, aynı
yolla fark edebiliriz, şimdiyse biçimli ayın gecenin kasvetinde yıkanmasını
seyrediyoruz. Zihni bizim görüş açımızın dışındaki bir yerlerde geziniyor. Taş bir
küvette yatarken dışardaki dünyayı dışarıda bırakıyor, bir ördeğin sırtındaki
suyu silkeleyişi gibi atıyor dünyayı sırtından. Uzanacakmış gibi beliriyor, eli
muhtemelen öpülmeyi bekliyor. Kadının adam genişliğindeki delikte git gide
kaybolduğunu hayal ediyoruz. Huzursuz, lekelenmiş ışık ihmal edilmiş görünen
anı yakalarmış ya da büyülermiş gibi altın parıltılar saçmaya başlıyor. Bu
sahnenin herhangi bir yer ve herhangi bir zamanda gerçekleşmiş olabileceğini
kavramak zor. Fotoğrafçının bu anı nasıl böyle aşikar kıldığını kavramaksa daha
zor. Büyük beğeni toplayan Ou Menya kitabının ardından, Bieke Depoorter
Amerika’ya yolculuk yaptı, gecelerini hiç tanımadığı yabancıların evlerinde
geçirdi. Yabancıların yolları Bieke’nin başıboş gezintileriyle kesişti. Yine de
kitabın sayfalarını karıştırırken, insanların Bieke’yle yan yana gelmiş olduklarını
aklımıza bile getirmiyoruz. Düpedüz bihaberler ondan. Günlerini, sanki fotoğrafçı
geride yalnızca gözünü bırakmış ve kendini görünmez kılmışçasına
sonlandırıyorlar.
Gerçekte ise Bieke, kalpleri açık yüreklilikle kendi savunmasızlığını ortaya
koyarak kazanmış. Karşılığında onlar da Bieke’ye güvenmiş. Böylelikle bu uçucu
figürler sonsuza dek bize el sallıyor, hala orada olduklarını hatırlatıyor,
hayatlarını sorunlarla mücadelelerle sürdürüyor. Gizlerin içine dalıyoruz.
Kendimizi güç bela cilalanmamış ve yalın görüntülerin yüzeyini kazırken
buluyoruz. Belgesel doğalarına rağmen, gerçeküstü bir rüzgar kitaptaki
portrelerin ve manzaraların üzerinden geçiyor, görsel stil sinematografiye
meylediyor. Belki bu görüntüler kavranmak istemiyordur. Fotoğrafçı keskin bir
şekilde tarifsiz olandan, havaya karışacak, uçup gidecek olandan haberdar.
Fotoğraf karesinin içinde parçaların nasıl yerini bulduğunu ve bir zamanlar ışığın
yüzeyi nasıl okşadığını seyrediyoruz. Çok uzak ama bir o kadar yakın.
Özgeçmiş:
Bieke Depoorter (d.1986) yüksek lisans derecesini Ghent’teki Royal Academy of
Fine Arts’dan (KASK) 2009 yılında aldı. Genellikle kendi projeleri üzerinde
çalışıyor. 2009’da, Rusya’ya giderek evinde tek bir gece kaldığı insanları
fotoğraflayarak oluşturduğu Ou Menya adlı serisi ile Magnum Expression Award
başta olmak üzere çok sayıda ödül aldı ve 2011’de çalışmanın kitabı yayınlandı.
Bieke hâlihazırda Birleşik Devletlerde benzeri bir uzun dönem projesi olan I Am
About to Call it a Day isimli ikinci kitabını yayınlıyor. In Between üzerinde
çalışmaya devam ediyor. Bieke şu an Magnum Photos'da kısmi üye olarak
çalışmalarına devam emekte.